2024 Yılı Veremle Savaş Eğitim Haftası Ne Zaman? Hangi Gün?

Ülkemizde verem hastalığı ile alakalı olarak toplumun bilgilendirilmesi ve bu hastalığa bütün kesimlerin dikkatinin çekilmesi amacıyla 1 – 7 Ocak tarihleri arasında Veremle Savaş Eğitim Haftası olarak çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Halk arasında ince hastalık diye tabir edilen verem hastalığı, tıp dilinde ise tüberküloz olarak adlandırılmaktadır. Bu hasatlığa ismini vermiş olan verem mikrobu Alman Doktor Robert Koch tarafından bulunmuştur.

Bu sebeple verem mikrobuna Koch Basili denmektedir. Günümüzde dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri tüberküloz mikrobu ile enfekte olmuş durumdadır. Verem mikrobu insan vücuduna diğer hasta insanların öksürme ve hapşırma ile ortama yaymış oldukları mikroplar ile girmektedir. Tedavi olmayan her hasta yılda 10 - 15 kadar kişiye hastalığı bulaştırmaktadır.

Verem mikrobu vücuda girdiğinde; halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, çocuklarda kilo alamama, gece terlemesi gibi semptomlar görülmektedir. Bunun dışında öksürük, balgam, kanlı tükürme, göğüs ve sırt ağrısı, nefes darlığı gibi akciğer şikâyetleri yanında ateş de ortaya çıkmaktadır. İki - üç haftadan uzun süren öksürme durumlarında veremden şüphelenmek gerekmektedir. En kısa zamanda bir hekime görünmek icap etmektedir. Verem tedavisinde kullanılan ilaçlar Verem Savaş Dispanserleri tarafından ücretsiz bir şekilde verilmektedir.

En az 6 ay süren tedavi sürecinde ilaçların düzenli bir şekilde içilmesi büyük bir önem taşımaktadır. Tedavisini yarım bırakan hastalar toplumda basil saçmayı sürdüreceğinden bu tedavilerini kesinlikle tamamlamalıdırlar. Verem hastasının ilaçlarını kullandığından emin olmak için her doz ilacın bir sağlık personelinin gözetiminde verilmesi etkili ve en uygun yoldur. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün önerdiği bu yönteme “Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisi” (DGTS) adı verilmektedir.

Dünyada tek bir etkene bağlı ve tedavisi mümkün olan hastalıklar arasında en çok ölüme yol açan hastalık verem yani tüberküloz hastalığıdır. Bu sebepten ötürü toplumdaki her bireyin bu konuda duyarlı olması, hastalık bulguları olan kişilerin teşhis için en kısa sürede Verem Savaş Dispanserleri’ne başvurması, hastalık tespit edilenlerin de tedavilerini hekim tarafından önerilen şekilde eksiksiz olarak tamamlamaları önem arz etmektedir.

Verem hastalığına karşı insanları aydınlatmak ve bu hastalığa yakalananları sağlıklarına kavuşturmak amacı ile Verem Savaş Dernekleri de kurulmuştur. Bu derneklerin çabalarıyla yurt çapında Verem Savaş Dispanserleri ve Verem Hastaneleri açılmıştır. Veremden korunmak için önlemler alınmalı; havasız yerlerde fazla kalınmamalı, dengeli bir şekilde beslenilmeli ve B.C.G. aşısının vurulması ihmal edilmemelidir.Verem aşısı ülkemizde ilk kez 22 Aralık 1952 tarihinde yapılmaya başlanmıştır. Bu aşıyı sağlık kuruluşlarında bütün insanlar ücretsiz olarak yaptırabilmektedir.

Verem aşısı, yeni doğan ve ilkokul dönemlerinde aşı programlarında yer almaktadır. Bu dönemler içerisinde vurulan verem aşısının koruyuculuğunun %0 ile %80 arasında değişkenlik gösterdiği kabul edilmektedir. Vurulup vurulmaması konusunda çeşitli görüş ayrılıkları mevcut olsa da aşının yapılması bu hasatlıkla mücadele edebilmek adına önem taşımaktadır. Görülmüştür ki verem aşısı yapılan kişilerde tüberkülozun ağır formları olan mili yer tüberküloz ve menenjit tüberküloz dediğimiz hastalıklar daha hafif bir şekilde atlatılmıştır. Bu sebeplerden ötürü verem aşısı

Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye’de aşı programlarının içinde yer almaktadır. Verem hastalığında bulaştırıcılığı en çok olan hasta gurubu kavi teli tüberküloz dediğimiz yani akciğerlerinde yara olan hasta gurubudur. Bu kişilerin balgamlarında tüberküloz mikrobu yoğun olduğundan verem hastalığını bulaştırma oranı da çok fazla olmaktadır. Bu mikrop ve hastalıktan korunmanın en temel yolu bu kişilerle temastan kaçınmak ve olabildiğince dikkatli davranmak olacaktır. Kavi teli tüberkülozlu olan verem hastalarının iyi bir şekilde tedavi edilmesi gerekmektedir.